AKGUNDUZ NETWORK

Gönenli Mehmet EFENDİ ( Mehmed Öğütçü, (Reisul Kurra)


1901 yılında Balıkesir'in Gönen ilçesinde dünyaya gelmiştir. İlk öğrenimini tamamladıktan sonra 1920'li yıllarda İstanbul'a gelen Gönenli Hoca Fatih Camii ders-i âmlarından Serezli Ahmet Şükrü Efendi'den ders almıştır. Hıfzını ve tashih-i huruf derslerini tamamladıktan sonra, kıraat ilmini de aynı hocada okuyarak 1925 yılında icazet aldı. Daha sonra 1927 yılında İmam Hatip mektebinden mezun oldu.
1930 yılında Gönen Merkez Camii imam hatibi olarak hizmetine başladı. Üç yıl sonra vatanî görevini yapmak üzere görevinden ayrılarak İstanbul'a gelen Gönenli Mehmed Efendi askerliğini yedek subay olarak yapmıştır. Askerliğinden sonra bir daha memleketine dönmeyip, görevine İstanbul'da devam etmiştir. İstanbul'da sırasıyla Hacı Bayram Kaftani, Dülgerzade, Hacı Hasan, Sultan Ahmet Camii imam-hatipliklerinde bulundu. En uzun süre Sultan Ahmet Camii imam-hatipliklerinde bulundu. ( 1954-1982).


Gönenli Mehmed Efendi Türkiye'nin uzun yıllar Reisül Kurra'sıydı. Reisül Kurra, yani Kur'anı yeni kıraat ve on rivayet üzerine okuyan icazet almış üstat hafızların duayeni, eğitimi sürdüren en tecrübeli üstadı.
Okumak için Anadolu'dan gelen fakir ve kimsesiz öğrencilerin İstanbul'da yerleştikleri ve destek buldukları ilk kapı Gönenli Mehmed Efendi'nin kanatlarıydı. İstanbul'un hemen hemen her semtindeki camii ve kurslarda okuyan öğrencilerin ekmeklerini yiyecek içecek ve giysilerini Gönenli Mehmed Efendi temin eder ve talebelerin ceplerine harçlıklarını koyarak öğrenim masraflarını karşılardı. O öyle bir hocaydı ki talebelerin kirlenmiş giysilerini yıkanmak üzere evine getiriyordu. Eşi Valide Sultan, talebelerin kirli giysilerini o dönemki şartlar yüzünden elinde yıkamak zorunda kalıyordu.
Hakk'ın rızasının halka hizmet etmekle kazanılacağına inanan Gönenli Mehmed Efendi insanları ferahlatan üslubuyla büyük kitleleri camiilere çekmeyi başarmıştır.
İnsanların kendisine gelmesini beklemez, o onların mekanına giderdi. Aynen ümmetine olan sevgisi ve merhameti herşeyin üzerine çıkmış Resulallah S.A.V gibi o da talabelerin dulların yetimlerin köprü altında kalmış gariblerin yolcuların hatta turistlerin şefkatli hocasıydı.Düşünceleri ve kişiliğiyle bir ekol olan Gönenli Mehmed Efendi, sayısı haftada altmışı geçen vaazlarında az ve tesirli söz söylerdi. Kur'anı okumak, okutmak, yaşamak ve yaşatmak için beldeden beldeye koşan Gönenli Mehmed Efendi Kur'an meclislerinin en önemli simasıydı.
Fakir ve muhtaçlara yönelik hizmetlerini Kızılay, Yeşilay gibi hayır kurumlarında da sürdürmüş olan bu vakıf insan kimseden bir şey talep etmeyip, kendisine verileni de halka ve öğrencilere dağıttı.
Gönenli Mehmed Efendi hakkında onu tanıyan herkesin yaptığı ortak yorum şudur: "Gönenli Hoca mı? Onun gibisi bir daha zor gelir." Kısacası Gönenli Hoca insanların kalbinde, klasik bir din adamından çok daha büyük, çok daha anlamlı bir yer edinmiştir. Gönenli Mehmed Efendi "Kolaylaştırın, güçleştirmeyin, müjdeleyin, nefret ettirmeyin." hadis-i şerifini hayatında en güzel bir şekilde uygulamıştır. O, "yükte hafif, sevapta ağır olanları götürmeye çalışacağız" diyerek insanları dinin emirlerini yerine getirmeye teşvik ederdi.
Kendisi çok zeki bir insandı. Bir kez gördüğü bir insanı 40 yıl sonra görse tanırdı. Eğitime, özellikle anneliğin sorumluluğunu da düşünerek hanımların eğitimine büyük önem verirdi. 90 yaşında, iki taraftan koluna girilmiş güçlükle bir insan düşünün. Eşi kendisine soruyor: "Artık sohbet vermek için camii camii dolaşıp yorulmasanız". Şu cevabı veriyor: "Belki cemaatime söylemeyip unuttuğum bir şey kalmıştır."
Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri de her büyük gibi Allah indinde vazifeli olarak dünyaya gelmiştir. Nasıl bizim kimden ve ne zaman doğacağımız biz kulların seçimi değilse bir peygamber, bir alim bir şehid bir veli veya bir mürşid kendisini bilerek ve seçerek bu dünyaya gelmez. Gönenli Mehmed Efendi Hazretleri Rabbimizin seçerek ve vazifeli olarak dünyaya gönderdiği çevresine ışık olmuş şahsiyetlerden birisidir. Allahu tealanın gönderdiği vazifeli kullarının ister bir peygamber olsun ister bir veli, alim veya mürşidi kamil olsun hepsinin uslubu vazifesi ayrı ayrıdır. Bunları biz Kur'andan kitaplardan veyahut onların yarında bulunmaktan tanıyoruz. Gönenli Mehmed Efendi Hazretlerinin hayatı uslubu ve vazifesi Peygamber Efendimiz (s.a.v) hazretlerinin yolunu takip etmektedir. Kendisi daha ziyade hanım cemaate hitap etmek, onları bilgilendirmek ve eğitmekle uğraştı. Çünkü sık sık "'siz bir anasınız, bir eşsiniz, siz bir evin en iyi idare edicisi ve iyi bir evlat eğiticisiniz " derdi.
Kur'ân'a önem verir. Herkesin iyi bir Kur'ân okuyucusu olmasını isterdi. Hocamız vaazlarına gelenlere "Neden geldin?" demez, herkesi kabul eder. Gelmeyenlere de "neden gelmedin?" diye sormazdı. Tertemiz, düzgün ve zevkli giyimli, sempatik ve insanları kendine çeken bir alimdi. Elinde çantası, bütün insanlara tebessüm dağıtan yüzüyle Gönenli Mehmed Efendi yakın dostu zamanın alimlerinden Bediuzzaman Said Nursi hazretlerinin deyişiyle " Kahraman Mehmetçik ". Gönenli Mehmed Efendi bereketli ve verimli bir ömür sürmüştü. Yüzyılın en büyük cenazelerinden biri onun Fatih camiinde, yurdun her yanından ve yurtdışından onbinlerce kişinin büyük alimlerin katıldığı cenazesiydi. Sade bir hayat süren Gönenli Mehmed Efendi muhteşem bir topluluk ve törenle Hakk'a uğurlanmıştı. 2 Ocak 1991 Çarşamba günü Hakk'ın rahmetine kavuşan Gönenli Mehmed Efendi'nin cenaze namazını Abdurrahman Gürses kıldırdı. Kabri şerifi Edirnekapı, Sakızağacı şehitliğindedir.
Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur."(Maide Suresi, 119)

Reisul Kurra A.Rahman GÜRSES hocaefendi



ABDURRAHMAN GÜRSES HOCAEFENDİ KİMDİR?
1325 (Milâdî 1909) tarihinde Hendek'e bağlı Soğuksu Köyü'nde doğdu. Küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i babası Hafız Said Efendi'den hıfzetti. Hıfzını tamamladıktan sonra Hendek'e giderek orada Hafız Abdurrauf Efendi'den ta'lim okudu. 1922 yılında İstanbul'a geldi. Ayasofya Camii ya¬kınındaki Soğukkuyu Medresesi'ne girdi ve bura¬dan mezun oldu. Memleketi olan Hendek'e geri döndü ve gayr-ı resmî olarak hizmete başladı. 1934 yılında tekrar İstanbul'a avdet elti. Üsküdar Selimiye Camii İmam-Hatibi Evveli Fehmi Efen¬di'den ilm-i kıraat okudu ve 1937 yılında icazet alıp kurrâ hafız oldu. 1939 yılında Fatih Mihrimâh Sultan Camii Şerifi'nde ilk resmi göreve tayin ol¬du. Bir ay sonra Teşvikiye Camii İmam-Hatipliği¬ne getirildi. 1944 yılında Beyazıt Camii İmam-Hatipliğine nakloldu. Bu görevde iken Cami içe¬risinde meydana getirdiği Kur'an Kursu'nda yüz¬lerce hafız yetiştirdi. 41 yıllık resmi hizmetini 1979 yılında tamamlayarak emekliye ayrıldı.
Beyazıt Camii görevi devam ederken 1976 yı¬lında İstanbul Haseki Eğilim Merkezi'nde açılan, Aşere-Takrib ve Tayyibe İhtisas Kursu'nda İstan¬bul Tariki üstadı olarak başladığı görevine devam etmekteydi.

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'e bir asır boyu hizmet etmiş, hafızların hamisi Reisü'l Kurra, Hendekli Hacı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi,
10.08.1999 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuştu. Hocaefendinin naaşı 11.08.1999 tari¬hinde 40 yıl imamlığını yaptığı Beyazıt Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra cami¬nin bahçesinde toprağa verildi. Yaşamı boyunca İslam'a ve Kuran'a kendisini adamasıyla tanı¬nan Hocaefendinin cenaze namazında Beyazıt Camii tarihi günlerinden birini yaşadı. Caminin avlusuna giremeyen cemaat, Beyazıt meydanına taştı. Yaklaşık on bin kişinin katıldığı cenaze namazını Diyanet İşleri eski Başkanlarından Lütfi Doğan kıldırdı…
Beyazıt Camii bahçesine defin edilmesi için Bakanlar Kurulu'ndan karar çıkınca namaz Be¬yazıt Camii'ne alındı. Karardan haberi olmayan ve Fatih Camii'nde toplanan binlerce vatandaş haberi duyunca Fatih'ten Beyazıt'a sel gibi aktı. Beyazıt Camii'ne gelen cemaat hüzünlü bir sela sesi ve merhumun kendi sesiyle tilavet ettiği Kur'an-ı Kerim ile karşılaştılar… Okunan sela namaz için top¬lanan insanları hüzne boğarken, ezan ile insan¬ların hüznü arttı ve gözleri ıslandı. İkindi nama¬zını takiben kılınan cenaze namazından sonra Diyanet İşleri eski başkanlarından Tayyar Altıkulaç bir konuşma yaptı. Altıkulaç konuşmasın¬da şunları söyledi:
"Çok değerli bir âlimi, bir ilm-i kıraat üstadı¬nı ebedî yolculuğuna uğurlamak üzere burada¬yız. Abdurrahman Gürses Hocaefendi kıraat il¬minin kendi nesli, kendi kuşağı itibarıyla, yaşa¬yan son halkasıydı. Bugün o son halkayı, bu il¬min, asrımızın en büyük üstadını, Reisü'l Kurra'yı kaybetmiş bulunuyoruz.
Abdurrahman Gürses Hocaefendi kıraat il¬mini asırlar içerisinde oluşmuş bir bütünüyle, kültürüyle bütün ihtilaf ve şekilleriyle şifre ola¬rak bilinen 1019 beyitten oluşan "Tayyibet'ün Neşr" adlı mazmun eseri çözecek kifayetiyle ömrünü bu mihraplara tahsis etmiş, ömrünü Kur'an hizmetlerine, talebelerine ve cemaatına vakfetmiş büyük bir insandı. Asırlar içerisinde yetiştirilebilen nadir insanlardan biriydi. Bugün onun yeri boştur. Yaşayanlar içerisinde hiç kim¬se onun yerini dolduramaz. Onun için kaybımız büyüktür. Kıraat silsilesinde çok büyük bir zatı, büyük bir üstadı kaybettik. Abdurrahman efendi bir kıraat üstadı olmanın yanında keza imamdı. İmam kimdir? Nasıl olmalıdır? Dediğiniz za¬man, parmağınızla gösterebileceğiniz bir şahsi¬yetti. Gurur, kibirle vakarı karıştıranlar olmuş¬tur. O vakur bir alim, vakur bir imamdı. Mihra¬bında, mimberinde, kıraat ilminde bu görevi vakarıyla temsil etmiştir. Kendi örnek kişiliği, ahlâkı ve faziletiyle ve vakarıyla "İşte imam böy¬le olmalıdır" dedirtmeyi başarmış, imamet mes¬leğinin zirvesine ulaşmış bir zattı.
Diyanet İşleri Başkanlığımız, 1970'li yıllar¬da bu ilmin neredeyse zayıflayıp sönmeye yüz tuttuğu bir dönemde bu ilme elini atmış, ihya et¬mek istemiş, kimlerle bu işi yapabileceğini araş¬tırmış, mumla kıraat âlimlerini aramış, bulmuş ve bu insanları bir araya getirmek suretiyle bu ilmi canlandırmak istemiştir. İki kıraat üstadı bulmuş, bunlar sayesinde bu ilmin devam etme¬sini sağlamıştır.
Şu topluluk gösteriyor ki üstad büyük insan¬dı. Kur'an'a hizmet etmişti. Yaklaşık bir asır boyu Kur'an'a hizmet verdiği için buradayız. Bu kayıp ne İstanbul'un ne Türkiye'nin kaybı¬dır, bu İslâm dünyasının kaybıdır."
Cenaze namazını müteakip tabutunu bir za¬manlar amiri pozisyonunda olan Diyanet İşleri Başkanları ve Yardımcıları taşıdılar.

93 yaşında vefat eden Abdurrahman Gürses Hocaefendi, 83 yıldır kıraat ilmi ile uğraşıyordu. 7 yaşında hafız olan Gürses Hoca, 40 yıl İstan¬bul Beyazıt Camii İmamlığı ve Kur'an-ı Kerim Muallimliği yaptı. Emekli olduktan sonra Hase¬ki Eğitim Merkezinde Kur'an-ı Kerim Muallim¬liği yaptı. Binlerce talebe yetiştiren Gürses Ho¬canın vefatı büyük bir üzüntüyle karşılandı.
Kıraat ilminde önemli bir yeri olan Hoca-efendi, kıraat ilminde bir mertebe olan "Aşere Takrip Tayyibe" de dünyanın en gözde hocaları arasında yer alıyordu. Sadece Haseki Eğitim Merkezi'nde Aşere Takrip Tayyibe'de kendisi gibi okuyan 126 talebe yetiştiren ve icazet name veren Gürses Hoca, ayrıca Beyazıt Camii İmamlığı döneminde de binlerce talebe yetiştir¬di. Oldukça mütevazı bir hayat süren Gürses
Hocaefendi Kur'an'a, kı¬raat ilmine olan sadakati ile takdir toplayan bir insan olarak tanınıyordu.